Translate

27 Nisan 2020 Pazartesi

STOACI FİLOZOFLARDAN HAYATA IŞIK TUTAN FELSEFİ FİKİRLER


Stoacılık: Atina’da Stoa Okulunun kurucusu, Kıbrıs’lı olan Antik Yunan Filozofu Zenon, M.Ö 326 – 246 yılları arasında yaşamıştır. Felsefenin insan hayatını yönlendiren bir öğreti, doğaya uygun yaşamanın ise bilgelik olduğunu ileri sürmüştür. Anlamı “Erdemin ve mutluluğun zirvesine ulaşmak” olan Sinizm’den etkilenmiş, Akademia’da Krates’in öğrencisi olmuştur. Sokrates öğretisini öğrenmiş, daha sonra Peripatetik’lerin- Gezimci ‘lerin (Derslerini yürüyerek anlatan) geleneğini yıkarak bir halk galerisi olan, direkler üzerine yanları açık, üstü ise kapalı Stoa-poikile’de öğretisini yaymıştır. Sıra sütunlardan oluşan bu yapıya Stoa denmesinden dolayı ise bu öğretiyi takip eden filozoflara Stoacılar denmektedir.

Stoacılık önce Yunanistan’da daha sonra ise İtalya’da yaygınlaşmıştır. Zenon’un önde gelen öğrencileri Persaeus ve Cleanthes (M.Ö. 331-233)’dir. Cleanthes’den günümüze Zeus için yazılmış bir ilahi kalmıştır. Daha sonra Stoacılığın takipçilerinden, bu doktrinin gelişmesinde önemli rolü olan Chrysippus (M.Ö. 280-206) sayılabilir. Chrisippus okulunun bölünerek dağılmasını önlemiş, Stoik doktrinin mantık alanında öncüsü olmuştur. Panaetius (M.Ö. 180-112)’un, ikinci Stoik okulun kurucusu olduğu söylenebilir. Stoacılığın takipçisi olan filozof, daha ılımlı bir bakış açısı sayesinde öğretinin sertliğini yumuşattığı görülür. Posidonius (135-51)’un Rodos’da kurduğu okulda Roma’lı olan Cicero (M.Ö. 106-43)’da derslere katılmıştır. Aristotelesteles ve Pythagoras'ın öğretilerinin çoğunu kabul eden Posidonius, birçok eser bırakmıştır. Roma ‘da ders vermiş Stoacılardan en belirgini Cornutus’dur. Roma Stoacılığının en bilindik filozofu olan Seneca ve Epiktetus ve Marcus Aurelius’un gelişine kadar Roma Stoacılığının öncüsü olmuştur.

Stoacı filozofların en önemli ilkelerinden olan; doğaya uygun davranmaktır. Bu aynı zamanda insanın öz değerlerine yani erdemlerine uygun davranışını bize anlatır. Kendisi için en doğru seçimleri yapan, güneşin doğumu, baharın gelişi gibi sabırla doğru zamanı bekleyen, en adaletli olan doğa yasalarını kendisine örnek alır. Bu yüzden dört ana erdem şu şekilde geçer; doğru seçme, sabırla katlanma, ölçülü olma ve adaletle üleştirme.

Stoacılar iç dengenin önemini vurgulamış, güçlü bir ahlak ve kusursuz bir erdem öğütlemişlerdir. Stoacılar, zevkin ve acının seslerine kulaklarını kapamış, tutkulardan arınmış, korkularının üzerine çıkmış, gerçek iyiliğin erdem, kötülüğün ise vicdan azabı olduğunu söylemişlerdir. İnsanın kendi hayatının mimarı olmasının ancak kuvvetli bir iradeden geçtiğini vurgulayan Stoacılar ölüme karşı insanın kötülüklerden kurtulması olarak bakmışlardır. En önemli Stoacı filozoflardan bazıları;

EPIKTETUS
Frigya'da Hierapolis'te M.S 50’li yıllarda doğmuş olduğu düşünülmektedir. Bir köle idi, aynı zamanda Roma ve Epirus’da öğretmenlik yapmış olduğu bilinmektedir. Zor doğumu, güçlüklerle dolu yaşamının bir sonucu olarak; asıl efendinin kendisi olduğunu, servet ve şerefi hor görmeyi, gerçeğin bir mücadele olduğunu, mutluluğu ise mantığın zaferinde ve tutkulardan arınmış olan bir iradede bulduğunu savunmuş ve aktarmıştır.
Etik anlayışını oluşturan değerler şunlardır; dünyevi zevklerden vazgeçme, kadere teslimiyet, anlayış ve tüm evreni yöneten ilahi güce olan inanç. Kendi doğamıza göre davranmamız iyi davranışı doğuracaktır, bu da sabır ve irade ile olabilir. Bu isteği güçlendirmenin yolu ise Tanrı’ya yönelmektir. Kişinin kendini mükemmelleştirmesi hakkında; insanın dünyevi olan bedenden ve onun tutkularından arınması ve daha asil ve yüce olan spiritten oluştuğundan bahseder. Mutluluk hakkında; mutluluğun ve özgürlüğün şanda şerefte mevkide değil, insanın iç potansiyellerinde ve mutlak iyide olduğundan bahseder. Zenginlik hakkında ise; kötü insanlar zengin dahi olsa bu onun zehirli ve tehlikeli olmadığını bize göstermediğinden bahseder.

“Siz, canlı bedenle yüklü ruhsunuz.”
“Hiç kimse irademizi bizden alamaz, hiç kimse onun üzerine hakimiyet kuramaz.”
“İnsanların senin hakkında iyi konuşmasını m istiyorsun? Onlar hakkında iyi konuş! Onlar hakkında iyi konuşmayı öğrendiğinde, onlara iyilik yapmaya çalış, böylece iyi konuşmanın hasadını biçeceksin.”
“Bir ilkenin bir insana ait olması için, onu her gün duyması, koruması ve yaşamında uygulaması gerekir. Bunun kolay bir şey olmadığını bilmelisin.”

LUCİUS ANNAEUS SENECA
M.Ö.4 yılında dünyaya gelmiş olan Seneca, çocukluğundan itibaren, babası sayesinde çok iyi bir eğitim görmüştür. Zayıf bir bünyesi olduğu ve verem olduğu için, hükümdarın onu hatipliğini ve avukatlığını kıskanmasından dolayı çarptırdığı ölüm cezasından kurtulmuştur. Bir süre sonra yeni hükümdar, onu başka bir suçlamayla sürgüne göndermiş, sekiz yıl sonra geri çağırılarak hakim olarak atanmış ve imparatorun varisi olan Neron’un öğreniminden sorumlu olmuştur. Neron ilk başta adil bir yönetim sergilemesine karşı daha sonra eşinin etkisinde kalarak ahlak bozukluğuna düşmüş despot bir yönetim sergilemştir Bu gidişata engel gibi gözüken Seneca, imparatora suikast suçlamasıyla ölüm cezasına çarptırılmış ve bunun üzerine de Stoacı olmasından dolayı ölümden korkmayıp onurlu bir şekilde ölmek istediğinden dolayı, intihar etmiştir.

Felsefi çalışmaları 10 eserde toplanmıştır; “Bilgenin Değişmezliği Üzerine”, “Öfke Üzerine”, “Marcia'ya Avutma Üzerine”, “Annesi Helviam'a Avutma Üzerine”, “Mutlu Yaşam Üzerine”, “Kamu İşlerinden Uzakta”, “Ruhun Dinginliği Üzerine”, “Yaşamın Kısalığı Üzerine”, “Bağışlama Üzerine” ve “İyilik Yapma Üzerine”.

“Bir insan hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa onun için her rüzgâr uygundur.”
“Aslında zor olduğu için cesaret edemediğimiz şeyler, biz cesaret edemediğimiz için zordur.”
“Uzun yaşamak için değil, doğru yaşamak için çabalamalıyız.”
“En kudretli insan kendisine hâkim olandır.”

MARCUS AURELİUS

121 yılında doğan Aurelius’un, babası ölünce, dedesi eğitimini üstlendi. Sakin bir çocukluk ve çalışmakla namusla geçmiş bir gençlik, onu insanlığa hizmet eden bilge bir imparator yapacaktır. Daha çok küçük yaşlardan itibaren çok büyük bir adam olacağı belliydi. Buna örnek olarak daha sekiz yaşındayken şövalyelik unvanı kazandı, daha sonra hayat onu adım adım imparatorluğa doğru sürükledi. Bu sırada imparatorluğu parçalayan iç ve dış meseleler ile hastalıklar ve doğal felaketler yaşanmaktaydı. En yakınlarından gördüğü nankörlükler ve barbarlara karşı iç karışıklıklar onu adil, düşünceli ve makul olma iradesinden vazgeçirmedi. On dokuz yıl süresince Romalılar, onun dürüstlüğü, bilgeliği, saygısı ve bütüncül düşünmesi sayesinde hiç bu kadarına sahip olmadıkları refaha ve özgürlüğe kavuşmuşlardır.

En yüce ahlaki kurallarını “Kendime Düşünceler” kitabına aktarmıştır. Bunun dışında öğretmeni Fronto’ya yazmış olduğu mektuplar da günümüze kadar ulaşmıştır.

“Yolundan ayrılma. Değişime göre doğru olacak şekilde hareket et. Her zaman gerçeği kavramaya çalış.”
“Şeylerin doğasına bak, Her bir şeyin kendine özgü değeri ve niteliğini aklından çıkarma.”
“Evrendeki herşeyin birbiriyle ne kadar sıkı bir biçimde bağlandığını düşün. Çünkü her şey dayanışma içindedir, dönüşümdeki gerilim, maddenin uyumu ve birliğinden dolayı arka arkaya gelir.”
“Görevin iyi insan olmak. Bunu başarırken hem evrensel doğanın hem de bireyin yapısal ilkelerine uygun davranmalısın.”

KAYNAKÇA: Epiktetus, “Yaşam için el kitabı”; Seneca, “Ahlaki Mektuplar”; Marcus Aurelius, “Kendime Düşünceler”

20 Nisan 2020 Pazartesi

İçe Dönüş ile Şifa: MANDALA


Evde daha çok zaman geçirdiğimiz bu günlerde boş zamanımız varsa endişelerden uzaklaşmak ve zihni susturmak için oldukça eski bir sanattan bahsetmek istiyorum.

Mandala yapmasanız bile, herhangi bir mandalaya baktığınızda dinginleştiğinizi gözlemleyebilirsiniz.

Güzel enerjiler yüklediğiniz bir mandalayı, size hatırlatması için üzerinizde taşımayı ya da duvarınıza asmayı tercih edebilirsiniz. Bakalım Mandala nedir ve neden bize iyi gelen meditatif bir etkinlik sayılmaktadır?
Mandala bazı kaynaklarda “strese karşı terapi” olarak da geçmektedir. Mandala, Sanskritçe 'çember' anlamına gelir. Kelimenin kökenine bakıldığında ise “Manda” enerji veya öz, “La” ise kap anlamına gelir; yani Mandala "enerjiyi saklayan/tutan kap" olarak tanımlanabilir.

Mandala, Hint kökenli dinlerde metafizik veya sembolik bakımdan mikro kozmosu (tüm evrenin yansıması) gösteren şekillere verilen bir sanattır. Çünkü evrendeki ritmin ve döngüselliğin yansımasıdır. Kumda, parşömende, seramikte, halı sanatında ve işlemede çalışılmaktadır. Merkezden başlayarak dışa ve sağa doğru daireler halinde genişleyen şekilleri belli bir düzene göre boyama sanatı olarak yapılmaktadır. 

Mandala’nın faydaları:
Mandala neden bir terapidir? Şimdi biraz ona bakalım. Hem evreni sembolize ettiğinden hem de bir içe dönme pratiği olduğundandır diyebiliriz. Mandala çizmek duyguları ifade etme biçimidir. Kendi ile iletişim kurabilen insanların iç dünyalarının daha dengede olduğunu hepimiz biliyoruz.

- Sakinleşmemizi, olumsuz ya da kendini tekrar eden iç seslerin durmasını sağlar.
- Bütünü görmemiz için farkındalığımızı arttırır
- Konsantrasyonumuzun artmasına yarar.
- Sabırlı olmayı öğretir
- Erdemleri çalışmak için pratik bir yoldur.

Mandalalar her zaman daire şeklindedirler, aynı evrende gördüğümüz gibi. Kare şeklindeki motifleri bile yuvarlak formdadırlar. Mandala da evrenin oluşumu gibi bir merkezden başlayarak sağa doğru bir hareketle, dışa doğru genişleyen bir helezon olarak, sayıların ve geometrik şekillerin oluşumu olması, bizi derinleştiren ve evrenin bir yansıması olduğu fikri ile buluşmamız gereken en önemli amaçtır. Yani Mandala, “Bir”den düalitenin başlamasıyla kendinden türüm eder ve çoğalır.

Nasıl Yapılır?

İnternet üzerinden bulabileceğiniz ve merkezden sağa doğru genişleyen hareketlerle boyayabileceğiniz gibi, şekilleri de kendimiz oluşturabiliriz. Çizim sırasında sizi sakinleştiren bir müzik dinlemek daha da yardımcı olacaktır.

Renklendirme işlemi de şeklin ortasından başlayarak dış hatlara doğru bir hareket izlenmelidir ki yaratımın sembolü olarak içimize işlesin.

Sıfırdan kendi mandalamızı oluşturmak içinse, aşağıdaki gibi bir yol takip edilebilir.
  • Boş bir sayfa, cetvel, pergel, çizim ve renkli kalemlerimizi hazırlıyoruz ve dinlendirici bir müzik ayarlıyoruz. 
  • Çalışmaya başlamadan önce geliştirmek istediğimiz bir erdem belirleyip, bir süre bu erdem üzerine düşünebilir ya da bu erdem ile ilgili sözler okuyup derinleşebiliriz.
  • Kâğıdın tam orta noktasını belirleyip o noktaya cetvel yardımıyla bir artı çizin.
  • Sonra çizdiğiniz artıdaki merkezden başlayarak pergel ile bir daire çizin
  • Çizdiğiniz daireyi bir pasta dilimler gibi eşit parçalara ayırmak işinizi kolaylaştıracaktır.
  • Ne kadar kolay ya da zor yapmak istediğine doğru orantılı, yine pergel yardımıyla istediğiniz genişlikte ve istediğiniz sayıda aynı merkezden başlayarak daireler çizmeye devam edin. Suya taş attığımızda oluşan daireler gibi gözükecektir.
  • Ve merkezden başlayarak geometrik ve dairesel şekiller çizmeye başlayabilirsiniz. Yay şeklinde küçük motifleri ilk küçük daireye çizerek başlayın. İsterseniz öncelikle kurşun kalem kullanın ki, hatalarınızda ya da beğenmediğinizde silebilesiniz.

  • Çizdiğiniz yayları istediğiniz yöne doğru birleştirerek motiflerinizi oluşturmaya çalışın. Ve sağa doğru genişleyen bir yol haritası ile tüm taslağınızı oluşturun.
  • Daha sonra kullanmayı istediğiniz renkleri belirleyebilirsiniz
  • Renkli kalemlerle çizimlere devam edebilirsiniz ya da boyamaya başlayabilirsiniz.






Şekil 3- Örnek olarak kullanılabilecek bazı basit şekiller

Sağlıklı günler dilerim.
Yonca Alpay


































MÜZİĞİN BİLGELİĞİ II

Müzik ve İnsan  Bir önceki yazının devamı olarak gelelim, iç hayat yaşamaya çalışan bizler için doğru seçilmiş bir müzik, hangi alanlarda ...